Valla benim için sanırım en unutamayacağım senelerden birisidir bu sene. Şöyle söyleyeyim, oldu ya feneri galatasarayı istanbulda geriden gelip yendik, ligde 5. olduk, türkiye kupasını aldık, avrupaya gittik... Yine de bu senenin benim damağımda bıraktığı tat çok farklı. Bu sene ben iş icabı çok fazla şehir değiştirdim, farklı farklı yerlerde kaldım her seferinde ama tek ortak noktam haftasonu geldiğinde Giresun'un maçını izlemek oldu. 2-3 maç hariç bütün maçları izledim.
Taa 2020 temmuz ağustosta hakan karaahmet - osman çırak başkanlık yarışını konuşuyorduk, borçlar harçlar gırla çıkmıştı bir sürü problem vardı, sel felaketi vurdu hiç kimse geleceğe umutlu bakamıyordu. Sonra transferler açıklanmaya başlandı, bir türlü takımı kuramıyorduk "kanat lazım, forvet lazım" vs. diye... Tabi o zamanlar Erol Can Akdağ kimsenin aklında yoktu
bu sefer tahta açılacak mı açılmayacak mı muhabbetleri bir enayilikler oldu Balıkesire gençlerle çıkıp 3-1 yenilerek başladık.
Sonra Menemen, Bursa, Bolu maçları. O maçlarda hem Nalepa'yı hem de Balde'yi çok beğenmiştim. Nihayet forvetimiz oldu demiştim buraya da sağolsun beni yanıltmadı. Savunma tam oturmamıştı ya Diarra ya da Sadi her maç hata yapıyordu. CHB'yi ilk haftalarda beğeniyordum genel olarak. O ara lig çok saçma sapandı Tuzla, Keçiören falan kapışıyordu liderlikte
Samsun İstanbul takipteydi, Altay Ads potansiyellerini yansıtamıyorlardı biz de orta sıralarda takılırız diyorduk.
Ankaraspor deplasman maçı zaten şok olmuştu herkese, baya bir yüzler düşmüştü. 4-3'lük Adana maçı... Ozegovic tek başına 2-0'dan 2-3'e getirmişti maçı, s.kerler diyip kapatmıştım sonra telefondan bir baktım Balde çıkmış sahneye. O ara korona patlak verdi Altay maçı ertelendi bizde Nalepa hastalandı... Ümraniye yine yapacağını yaptı Allahın belası takım. Bandırma maçında hiçbirimiz şans vermiyorduk Balde tek başına gidip gol attı sonra kalan 80 dakika skoru koruduk. İstanbulspor maçında Balde yoktu Nalepa yoktu eksik çoktu o ara da İstanbul lider, ne yapacağız "Lüften argo kelimeler kullanmayınız" derken yine bir saçma sapan defans hatasından yenen gol üstüne Sergio'nun atılması... Ben o maçı da kapatmıştım dönmez diyordum ama Eren Tozlu çıkmıştı sahneye ki bence oradan alınan 1 puan bu sezonun gizli kırılma noktalarından bir tanesiydi.
Ardından başlayan rekorluk seri. Ve bu seride ortaya çıkan bu sezonun bence en başarılı oyuncularından: Onurcan Piri! Keçiören'e attığımız son dakika golü, Ads'ye milyon tane pozisyon verip 2-0 aldığımız o maç, Tuzla'yla oynadığımız emektar Atatürk stadının son maçı, liderliği alışımız...
Devre arası herkes "Giresun biter yaa, nefesleri yetmez, oyuncu transfer etmediler" diyordu. İstanbulspor'dan çok korkuyordum, oynadıkları zaman tren gibi oynuyorlardı çünkü. Samsunspor keza ensemizdeydi, Ads ve Altay kaos içindeydi o zamanlar. Hepimiz ikinci yarının ilk 10 haftasında en az 7-8 galibiyet lazım diyorduk. Balıkesir maçıyla bismillah dedik, Çotanak Arena'da ilk maça çıktık. O kadar stresliydi ki herkes, gol gelmeyince bir türlü herkes "geçmiş olsun gitti şampiyonluk" kafasına girmişti." Balde çıkıp nereye gitti a m k" dedi
Bursa maçını kazandık ama tatlar kaçmıştı, oyun olarak gerçekten çok ezilmiştik Bursa'ya. Keza o karlı Bolu maçı... Yemin ederim ben hayatımda hiçbir maçta o kadar gerilmedim, öyle bir Çanakkale geçilmez görmedim. Seri Altay maçına son buldu, Erhan Çelenk 100 kere vursa belki 1 kere atabileceği golü bize attı. Yüzler düştü ama kredimiz var, bir şey olmaz dedik. Tabi o maçta skordan çok daha kötü bir olay daha olmuştu: Sergio gitmişti... Ümraniye kabusu devam etti, leş gibi oynayarak yenildik yine cepten yedik. Sonraki hafta Eskişehir'in bile yendiği Bandırma'ya "ee artık Bandırma'yı da yeneriz heralde" diye çıktı, o kadar saçma sapan ve ağır bir mağlubiyet aldık ki ben o gece üzüntüden uyuyamadım.
O hafta başka yere taşındım. Kendi hayatım yoğunken ve belirsizken bir de Samsun maçı vardı. O maçla ilgili ne bir şey görmek ne de bir şey duymak istemedim. Yüksel Yıldırım'ın "20:45'te devir teslim" açıklaması, kimsenin ihtimal vermemesi. Maçı izlememek için özellikle o saatlerde bir iş ayarlayıp dışarı çıkmayı planlamıştım ama o iş patladı evde kalıp maçı izledim. Bütün maç midem yandı kramp girdi Samsun'un her şutunda yumruk yiyorum gibi hissettim. Ama Allah yardım etti
) Sezonun en önemli ikinci kırılma noktası budur. Bir de tam o aralarda, Altay belası karşımıza çıkmıştı.
İstanbul maçı yine saçma sapan geçti, 0-0 bitti. Eskişehir maçında süpriz beklemiyordum, olmadı da. Ama zaten o hafta esas önemli olan maç: Altay-Boluspor maçıydı. Yemin ederim 40 yıllık Boluludan daha çok tuttum o maçta Boluspor'u. Paixao'nun, Kappel'in şutlarında gözümü kapamıştım korkudan. Bolu bize kıyağın hasını yaptı, Altay'ı durdurdu. Altay o maçtan sonra zaten koptu.
Keçiören yine çok gerilimliydi. Ligin Ümraniye ile birlikte en pis takımlarından birisi. 1-0 geriye düşersek s.çarız diyordum ki düştük de. Ama Allahtan çok çabuk cevap verdik. Sonra da Eren Tozlu ile "comeback is real" dedik
Ardından Ads maçı. Hepimiz rahat, en kötü 1 puan beklerken çok çok ağır bir mağlubiyet ve daha da kötüsü Sergio'nun sezonu kapaması. Tam bir travma haliydi, gerçekten kendime gelemedim o gece. Ardından Altınordu maçında takımın sahaya beraberlik için çıkması. O maçı çok heyecanla beklemiştim ve gerçekten çok büyük hayal kırıklığı yaşamıştım. Samsun ve Ads puanları eşitledi, yine "çıkamayacağız, yandık bittik" modundaydı herkes ama ne yalan söyleyim, burada özellikle genoa28'in hep dediği "rahat olun, son hafta herkes istediğini alır, sıkıntı yok" mottosu bana bayağı güven veriyordu. Nitekim öyle de oldu. Tuzla maç satıyor, Samsun şunu yapıyor, Ads bunu yapıyor, Giresun seyirci almış karambolünde öyle böyle 2 haftayı da geçirdik ve süper lige çıktık
Kendi açımdan özetleyeyim:
En çok sevindiğim maç: Samsunspor 0-2 Giresunspor
En çok üzüldüğüm maç: Giresunspor 0-1 Bandırmaspor
En çok gerildiğim maç: Boluspor 0-1 Giresunspor
En sürpriz maç: Giresunspor 4-3 Adanaspor
İzlediğim en keyifli maç: Giresunspor 2-0 Altınordu
İzlediğim en sıkıcı maç: Ankaraspor 1-1 Giresunspor
Sezonun oyuncuları: Balde, Sergio, Onurcan